Râbia-tüL Adeviyye
Râbia-tül Adeviyye
Kimseden bir şey almazdı. Bir keresinde Hasan-ı Basrî hazretleri
kendisini ziyârete gelmişti. Kulübesinin kapısında, zenginlerden
birinin ağladığını gördü. "Niçin ağlıyorsunuz?" diye sordu. O
zengin; "Zühd ve kerem sâhibi şu hâtun olmasa, halk mahv olur. O,
zamânın bereketidir. Allahü teâlâ bizi, bir çok belâ ve sıkıntılardan
onun hürmetine muhâfaza etmektedir. Ona bir mikdar yardımım olsun
diye şu keseyi getirdim. Fakat kabûl etmez diye ağlıyorum. Bunu ona
verseniz, belki sizin hatırınız için kabûl eder" dedi. Hasan-ı Basrî
hazretleri içeri girip olanları bildirince, Râbia-tül Adeviyye
buyurdu ki: "Ben bu dünyâlıkları bunların hakîkî sâhibi olan Allahü
teâlâdan istemeğe utanır iken başkasından nasıl alırım? Allahü teâlâ
bu dünyâda, kendisini inkâr edenlerin bile rızkını verirken, kalbi
O'nun muhabbetiyle yanan birinin rızkını vermez mi zannediyorsunuz? O
kimseye selâmımızı söyle. Kalbi mahzûn olmasın. Biz Allahü teâlâdan
başkasından bir şey almamaya ahdettik. Hiç bir kimseden bir şey
beklemiyoruz. Geleni kabûl etmiyoruz. Bir defâsında DEVLETE AİD olan
bir kandilin ışığından istifâde ederek gömleğimi yamadım da kalbim
dağıldıkça dağıldı ve dikişleri sökünceye kadar kalbimi
toparlayamadım."